Gökyüzü her zamankinden daha mavi, güneş her zamankinden daha parlaktı o gün. Her şey yolunda gibiydi. Ters gidecek ne olabilirdi ki? Eren böyle düşünüyordu ama olacakları nereden bilebilirdi? Kimse geleceğin keskin belirsizliği karşısında iyi bir tahmin yürütemez. Eren çiftlik büyük babasından kalan çiftlikte debelenip durur, ara sıra kendisinin ve beslediği hayvanların ihtiyaçları için şehre inerdi. Tek başına koca çiftliği idare etmek onu yorsa da, o bu işi çok seviyordu. Tavukları ile ayrı, İnekleri ile ayrı bir bağı vardı. Yine bir gün onların ihtiyaçları için şehre indiği vakit, markette kaybolan bir kız çocuğu gördü. Tek başına koca marketin ortasında duruyor, sanki zaman onun için durmuş ve donmuş bir biçimde bekliyordu. Eren kızın yanına gitti. Ne olduğunu sormak için omzuna dokunup yavaşça eğildi. Fakat kız birden ağlamaya başladı. Az önce ki donuk halinden eser yoktu. Sanki biri ona işkence etmiş gibi abarta abarta ağlıyordu. Eren ona sarılarak sakinleştirmeye çalıştı. Kız birden ağlamayı bıraktı. Eren kızın yüzünde yeniden az önceki donuk ifadeyi gördü. Onunla ne kadar konuşmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Kasiyer kadınlardan birine gidip orada ki kızın kim olduğunu sormaya karar verdi. Ama kasiyer kadınla birlikte geri döndüklerinde kız ortalıkta yoktu. Mağazanın altını üstüne getirse de bir daha kıza rastlayamadı. Çiftlik için gerekli erzağı alıp şehirden ayrıldı. Akşam çiftliğe döndüğünde bile aklında hala o kız vardı.